Oppenheimer’I çoğu kişi izlemiştir.

Pulitzer Ödüllü bir biyografiden yola çıkan, usta yönetmen Christopher Nolan’ın yönettiği filmin başrolünde, Peaky Blinders, Dunkirk gibi yapımlardan tanıdığımız Cillian Murphy yer alıyor. Murphy, atom bombasının mucidi sayılan nükleer fizikçi, bilim insanı J. Robert Oppenheimer’ı harikulade bir oyunculukla canlandırmış.

1940’lı yılların karanlık ve siyah beyaz atmosferinde geçen filmi çarpıcı görsel ve işitsel efektleri, güçlü oyuncu kadrosu ve iç ürpertici konusu sayesinde, 3 saat boyunca sıkılmadan izletiyor.

Filmi seyrederken fizik ve sefelse disiplinlerinin temel meseleler açısından nasıl örtüştüğünü bir kez daha anlıyorsunuz.

Oppenheimer, sadece bilimsel sürükleyici bir hikâye değil, etik, ahlak, siyaset, iletişim ve insan ilişkilerini de ele alıyor. Nükleer gelişmeler, teknolojinin geldiği nokta, ilaçlar, aşılar, araştırmalar, tüm bunların insanlığa etkilerini, bir grup insanın aslında dünyanın ve insanlığın kaderini nasıl belirleyebildiğini bir kez daha düşündürüyor.

Ve siyasetin iki yüzlülüğünü sorgulatıyor.

Einstein ve Oppenheimer arasındaki ilişki ise ayrı bir yazı konusu.