2025 yılı, aşırı hava olaylarının yalnızca çevresel değil, aynı zamanda insan psikolojisi üzerindeki etkilerini de gözle görülür biçimde artırdı. Climate Central’ın raporuna göre, dünya genelinde her 5 kişiden 1’i iklim değişikliğinin etkilerini doğrudan hissediyor. Ancak bu yalnızca fiziksel değil, duygusal bir deneyime de dönüşmüş durumda.

Sürekli sıcak hava dalgaları, sel baskınları ya da kuraklık gibi felaketler, insanlarda iklim anksiyetesi, gelecek korkusu ve kontrol kaybı hissi yaratıyor. Travmatik hava olaylarına maruz kalan bireylerde PTSD (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) belirtilerine rastlanırken, iklimle ilişkili göçler veya yaşam şartlarının zorlaşması da uzun vadeli depresif ruh halleri ile ilişkilendiriliyor. Özellikle çocuklar ve gençler arasında “dünyanın sonu” gibi karamsar düşünceler yaygınlaşıyor; bu da nesiller arası bir stres aktarımına sebep olabiliyor.

Uzmanlar, iklim değişikliğinin yalnızca fiziksel değil, psikososyal bir kriz olduğunu vurguluyor. Bu nedenle erken uyarı sistemlerinin ve altyapıların güçlendirilmesinin yanı sıra, toplumsal dayanıklılığı artıran psikolojik destek mekanizmaları da büyük önem taşıyor. İklim psikolojisi, artık sadece bir çevre meselesi değil; insanların hayata nasıl tutunduğuyla da doğrudan ilişkili bir sağlık meselesi haline gelmiş durumda.